III – Görünüm: artan sosyal ve politik
kutuplaşma
37. Krizin ilk evresiyle başa çıkmak için
emperyalist devletler finansal sistemlerine ve büyük şirketlerine milyarlarca
dolar enjekte etti. Bu müdahale ile ekonomide 2009’un son ve 2010’un ilk
dönemlerinde bazı iyileşmeler sağladılar. Devasa açıklar ve mali kriz finansal
sisteme devlet müdahalesini gerektirdi ve bu müdahale için ihtiyaç duyulan
finansal yük, harcanan paranın geri konması için, işçi sınıfının kazanımlarına
yönelik saldırılara yenilerini eklediler. Bu müdahale ihtiyacı bir sosyal
savaşa, burjuvazinin işçilere yönelik saldırılarına ve ülkeler arasında
finansal sisteme yönelik tartışmaları açığa çıkarıyor. Fakat bu iyileşmeler
yeterli olmayacak ve ülkeler krizden çıkmayı bu şekilde başaramayacaklar.
38. Krizin ağırlığı burjuvaziye sadece ve
sadece daha şiddetli saldırıları ve sömürüde yeni bir tarihsel seviyeye
ulaşacak yöntemleri uygulatıyor. Bu nedenle krizin çözümü ya burjuvazinin işçi
sınıfını yenilgiye uğratma kapasitesine ya da tersinden işçi sınıfının
burjuvaziyi alt edip iktidarı almasına bağlıdır. Bu nedenden ötürü biz uzun
yıllara yayılan bir kriz ve mücadelelerle dolu, hala hazırda ortaya çıkan iki
temel olaya, bir tarafta aşırı sağın ve yabancı düşmanlığının seçimsel
süreçlerde yaşadığı yükseliş ve diğer yanda Avrupa’da ve Arap dünyasında
yaşanan yükselişlerde açığa çıkan sosyal ve politik kutuplaşmaların yükseldiği
bir süreç öngörüyoruz.
39.
Burjuvazi işçi sınıfını bölmek için Avrupa işçi sınıfını göçmen işçilere karşı
yönlendirme politikası uyguluyor. Bu politikanın sonucunda, seçim sonuçlarında
yabancı düşmanı ve ırkçı partilerin önemli sonuçlar elde ettiklerine tanık
oluyoruz. Yabancı düşmanı aşırı sağ, Danimarka ve Finlandiya gibi kimi Avrupa
ülkelerinde üçüncü güç ve ikinci güç olmaları Fransa’da söz konusudur. İsveç’te
ise ilk kez iki aşırı sağ milletvekili parlamentoya seçilmiş durumda. ABD’de
aşırı sağcı, çay partisi ilk kez parlamentoda iki koltuk kazandı. Arizona
yasası ve Meksikalıların ve diğer Latin kökenlilerin aleyhine yasalar aşırı
sağın ve yabancı düşmanlığının gelişmesinin bu ülkedeki yansımasını gösteriyor.
Bu durumu, yabancı düşmanlığı ve İslami fobiye karşı Avrupa ülkelerinde alınan
yaygın önlemlerde de görebiliriz. “Tehlikeli” göçmenler, Tunus ve diğer mağrip
ülkelerinden gelen göçmenlerin kıtaya gelişini engellemek için Berlusconi’nin
yasaları bir başka örnektir. Bu politikalar, bu kavramları işçi sınıfına
pompalayan sendika bürokratlarınca desteklenmekte ve bu durum patronların
çıkarlarını sürdürmek için işçi sınıfı içinde bölünmenin açığa çıkmasına ve
derinleşmesine olanak veriyor.
40.Aşırı
sağ partilerin büyümesi yaşam standartlarındaki düşüşün ve kemer sıkma
palanlarının sorumlusu geleneksel sağ ve sosyal demokrat partilerin yaşadığı
erozyonla doğrudan ilişkilidir. Krizin varlığı ve yarattığı etkisiyle, ırkçı
söyleme sahip partiler kendilerine alan buldular ve sosyal hoşnutsuzluğun
sebebini işsizliği, suçu, marjinal hareketlerin sorumluluğunu göçmenlerde
buluyorlar. Şimdiye kadar bu aşırı sağ güçlerin gelişimi seçimlerde yaşandı. Organize
faşist grupların ortaya çıkıp lümpen kitlelerle birlikte hareket ettiğini henüz
görmesek de bu durumun yaşanmayacağı anlamına da gelmemelidir. Bu gruplara karşı askeri eylem politikasına
sahip olmamız gerekir. Göçmenlere yönelik bazı saldırılar var fakat yabancı
düşmanlığı hareketinin merkezinde her şeyden öte gerek sağ, gerek sosyal demokrat
hükümetlerin ve sendika bürokratlarının geliştirdiği söylemler var. Bu nedenle
gündemimizde artık yabancı düşmanlığına ve sınıfı bölen politikalara karşı
politik savaş yürütmek var. Yapmamız gereken burjuvaziye karşı işçi sınıfının
birliğini savunmaktır. Yabancı düşmanlığının bu gelişimi ve krizin bedelini
ödememek için mücadele eden eylemcilere ve işçi sınıfına karşı saldırı
geliştiren hükümetlerin bonapartist müdahale uygulamadaki tavrı ekonomik krizde
açığa çıkan devrim ve karşı devrim arasında gelişen kutuplaşmanın en uygun
ifadesidir.
41.Ancak
en önemli yön, iki kutuplu yükselişin varlığını; şimdiki dünya krizine taşıdığı
farklı karakteri vurgulamalıyız: güçlü bir işçi sınıfı geleneğine sahip tüm Avrupa’da
ve birlik içinde hükümetlerin uyguladığı tasarruf planlarına karşı gelişen
direnişlerin varlığı ve emperyalizmin etkisi altındaki stratejik bölgelerdeki Arap
dünyasındaki devrim. Gerek Avrupa’da gerekse Arap dünyasında sınıfın zaferi
için kolay bir yol olduğu söylenemez. Çünkü engeller güçlü ve tüm direniş ve
devrimci süreçler devrimci liderliğin derin kriziyle muzdarip. Ama temel unsur
Arap dünyasının işçi sınıfı ve ezilen kitleleri burjuvazi ve emperyalizme karşı
büyük bir mücadelede yer alıyor oluşlarıdır.
42.
Kriz ile mücadelede, ABD’deki krizin evrimini takip etmek hepimiz açısından gereklidir.
ABD işçi sınıfı krizin ilk evresinde General Motors(GM)un üretimi durdurması ve
ücretlerdeki kesintiler gibi önemli yenilgiler aldı. Kendi para birimi, doların
dünya genelinde temel değişim kuru olmasıyla Amerika, AB’ ye göre daha fazla
manevra yapma olanağına sahip ve avantajlı konumdadır. Ama özelikle eğitim ve
sağlık alanında yapılan bütçedeki son kesintiler Wisconsin’de yaşanılanlar gibi
önemli radikal patlamaları açığa çıkardı. ABD bütçesindeki dev mali açık ve
dünya ekonomisinde yaygınlaşan daralma bu kesintilerin daha da devam edeceğini
ve tasarruf planlarının ABD’nin de gündeminde olacağını, halkın yaşam koşulları üzerinde yaratacağı
olumsuz etkiyle daha fazla sosyal patlamalara ve bunların yaygınlaşmasına yol
açacaktır.
43.Dünya
ekonomik krizinin ve dünya devrimci durumunun sonuçları, politik istikrarsızlıklar
olarak açığa çıkıyor ve krize karşı gelişen önemli seferberlikler sıklıkla
ulusal, diktatörsel ya da sömürgeci baskının olduğu farklı ülkelerde açığa çıkıyor.
Bu duruma Hindistan’da yaşanan genel grevleri, Mozambik’te ayaklanma ve isyanı,
Nepal devrimini ve Çin ve Bangladeş’te yakın zamanda yaşanan grevleri örnek
olarak verebiliriz.
44.
Güçlerimizin en çok yoğunlaştığı Latin Amerika devrimci olmayan bir durumda.
Biz hala kıtada uzun sürecek bir istikrarsızlık dönemi göremiyoruz. Ama
aklımızdan çıkarmadığımız bir şey var; emperyalizmin ve Brezilya’da dahil Latin
Amerika ülkelerindeki istikrarsızlık dünya ekonomisinin kaderine sıkı sıkıya
bağlıdır. Devrimci olmayan bir durumdan bahsetsek de önemli seferberlikler ve
istikrarsızlıklar belli ülkelerde yaşanmıştır. Doğal gazın paylaşılması
esnasında Bolivya’da yaşanan isyan, Honduras’ta devrimci durum, halkın
desteğini arkasına alan öğretmenlerin ve öğrenci velilerinin içinde yer aldığı Şili’de
parasız eğitim için gençliğin yaptığı gösteriler. Bunların dışında emperyalizm
hala kıtadaki yarı sömürge ülkelerde yüksek karlar elde etse de; bu karlarını
yükseltmek için sömürünün seviyesini artıracak ve bu yeni çatışmaları; Arjantin’de
ve Brezilya’da yapılanlar gibi yeni grevleri açığa çıkaracaktır. Bu nedenle
sömürüye karşı mücadelede, doğal kaynakların talanı ve kıtanın yeniden
sömürgeleştirilmesinin hız kazanmasının karşısında gerekli adım olan işçi
sınıfının ikinci bağımsızlık talebi yükselen temel talep haline gelmiştir.
45.
Bu arka plan çerçevesinde biz karışıklıklar, sosyal patlamalarla, devrimlerle,
savaşlarla yaşanacak uzun bir istikrarsızlık dönemine hazır olmalıyız. İç
savaşlar ve Libya’ya emperyalist müdahale bu istikrarsızlıklara örnektir. Tüm
bu unsurlar dünya devrimci durumunu radikalleşme yoluna sürüklüyor ama
yaşanacak durumların tüm dünyada aynı olacağı anlamına gelmemelidir. Adımlar
farklı olacak ve Avrupa genelinde ya da Arap dünyasında mücadeleler de farklı
olacaktır. Ancak bu yapısal istikrarsızlığın ve devrim ve karşı devrim arasında
artan polarizasyon birinin diğerine yenmesine kadar sürecek bir çerçevede yaşanacaktır.
46.
Biz burjuvazinin kısmı zaferler kazandığını görüyoruz. Bunun anlamı sınıfın
bazı yenilgiler aldığıdır(birçok ülkede emeklilik yaşının yükseltilmesi) fakat
bizim için zaferlerdende söz edebiliriz. Bu sonlanmış bir süreç olarak değil aslında
uzun ve ağır bir savaşta kısmı muharebeler olarak görülmelidir. Burjuvazinin
önerdiği önlemler hatta bazı durumlarda dayattığı politikalar krizden çıkmak
için kesinlikle yeterli değildir. Kar oranlarını tekrar elde etmek için
sömürüyü hangi bedele mal olursa olsun artıracaklar, buda işçi sınıfının
tarihsel yenilgisi olacaktır. Bu bakış açısından hareketle var olan saldırılar
daha hiçbir şeydir ama yeni gelecek saldırıların başlangıcıdır. Sonucu
burjuvaziyle işçi sınıfı arasında yaşanacak uzun sürecek karşılaşma
belirleyecektir.
47-
Dünya durumunda açığa çıkan evrimleri ve çelişkileri ısrarla vurgulamak
gereklidir. Emperyalizm tarafında yukarıda belirttiğimiz gibi Irak ve Afganistan
yenilgilerinin ve yenilgilerin dünya ekonomik krizi ile birleşmesi ile bir kriz
var. Krizden dolayı emperyalizm ana enstrümanı olan demokratik gericilik
siyaseti ile var olan dünya durumu ile başa çıkmakta zorlanıyor. Kıtadaki popülist
ve halk cepheci hükümetlerle ittifak politikası bu sürecin ifadesidir.
48.
İşçi sınıfı tarafında artık Stalinizm söz konusu değil, yeterince güçlü, etkili
ve var olan süreci küresel ölçekte koalisyonlarla yönetecek ve yenilgiyle
tanıştıracak enternasyonalist reformist liderliklerde söz konusu değildir.
Fakat devrimci liderliğinde ağır krizi ve işçi sınıfının iktidarı ele
geçirmesindeki keskin berraklık ve buna olan artan ihtiyaç söz konusudur. Bu Arap
devrimlerinde ve Avrupa’daki yükselişlerde ortaya çıkıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder