9 Ağustos 2010 Pazartesi

Kartlar Açık Oynanıyor

 Yüksek Askeri Şura toplantısı, memleketin alışkın olduğu üzre 2 günde sona erip yeni paşalar sevinç içinde kışlalarına koşturmayınca; sivil-asker suni gerginliğinin tavan yaptığını anlamış olduk. Tayyip ve taifesi, uzun süredir ilmek ilmek işledikleri planlarının meyvelerini toplamaya başladı ve TSK'nın üst kademesini manevra yapamayacak duruma getirerek atamaları tamamen kilitledi.
Tek derdi laik devleti ve bu sözde demokratik devletin kendilerine verdiği imtiyazları korumak olan darbeci-jakoben gelenekten gelen paşalarsa bu "şeriatçılar" karşısında el pençe divan durmanın ve sokaklarda yeni bir tank geçişi organize edememenin sıkıntısını yaşıyor. Bu süreçte, tarihsel bir gereklilik olarak gizliden gizliye sürdürülen pazarlıklar tüm memleketin gözü önünde yapıldı, "ben o paşayı istemem, bunu isterim" demeçleri havada uçuştu. Tüm bu olan bitenin ardından, sekizinci günde bu krizin çözüldüğü haberini aldık. İki tarafın da gönlünü hoş edecek, türbanlı eli sıkmayan paşaya Genel Kurmay başkanlığı yolunu da açan, ismi darbe iddianamesinde geçen paşaya terfi verdirmeyen bir çözüm herkesi rahatlattı. Ancak bu süreç bize bir kez daha kendi güçsüzlüğümüzü hatırlattı. Halkı yalandan bir laik-anti laik ekseninde toplayan ve sorunun bu olduğu yalanlarını üreten sistem; karşısında örgütlü bir sınıf olmayınca burjuvazinin kendi arasında açıktan kavga etmesinde de sakınca görmedi.
Kürt sorununda, işçi düşmanlığında, sömürüde ve kan dökmede ruh ikizi olan "laikler ve anti laikler", "darbeciler ve demokratlar", "cumhuriyetçiler ve şeriatçılar", kendi egemenlik alanlarını bir adım daha genişletebilmek için aralarında bu kavgaları yapıyorlar, hem de örgütlü bir sınıfın olmadığını bildikleri için açıktan birbirlerine vurmaktan kaçınmadan yapıyorlar. Bu kayıkçı kavgasını bitirecek tek güç işçi sınıfıdır. Toplumu gerçek çatışma olan emek-sermaye çatışması etrafında örgütlemek ve kanımızı emen tüm egemenlerin tekerlerine çomak sokmak da bizim görevimizdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder