20 Aralık 2010 Pazartesi

78'de Sahadaydı, Şimdi Tribünde


Ökkeş Kenger..Bilinen adıyla Ökkeş Şendiller...
Bu memlekette milletvekilliği yapmış, TRT'de canlı yayınlarda ağırlanmış bir provakatör, katil. 1978'in Aralık ayında Kahramanmaraş'ta yapılan katliamın bir numaralı sanığı olarak mahkemeye çıkmış, pek tabii ki beraat etmiş faşist. Tansu Çiller tarafından milli eğitim bakanlığına önerilmiş, BBP genel başkan yardımcılığı görevini yıllarca sürdürmüş cani. Trt ekranlarından Maraş katliamı sorumlusu olarak Hrant Dink'in adını telaffuz etmiş, katliamlar yaptığı sokaklarda iletişim bürosu açan adam..
Olaylar şöyle gelişti 32 sene önce; Maraş'a bir film geldi; Güneş ne zaman doğacak. Irkçı şoven propagandanın beyaz perdeye aktarılmış bu pespaye halini görmek isteyen yüzlerce faşist sinemaya doluştu sloganlar ve bozkurt işaretleriyle. Derken bir patlama yaşandı sinemada, sonra Kenger'in çığlıkları "Komünistler, kızılbaşlar sinemayı bombaladı"...
Ardından harekete geçti katiller. Alevilerin evlerini, dükkanlarını bastılar. Kadın, çoluk, çocuk, erkek, yaşlı, hasta kimi buldularsa öldürdüler. 5 yaşındaki çocuk da, 80 yaşındaki dede de kaçamadı ölümden, caniler parçaladı bedenlerini. Bombayı sinemaya koyup saldırıyı organize eden Kenger'di faşist Yusuf İlhan ve diğer tanıkların ifadelerine göre. Maraş'ta öyle bir vahşet yaşandı ki, yürekler hala sızlar. O zamanlar Maraş'ın emniyet müdürü, bugün açılım üstüne açılım patlatan pek demokrat AKP'nin beyin takımından Abdülkadir Aksu'ydu. Polisler, askerler, devlet yaşanan katliamı seyreder, görmezden gelirken, devletin oradaki temsilcisiydi Aksu.

Bu katliamın 32. yıldönümünde canlarını katillere kurban verenler Maraş'a gitti. Anma yapacak, katilleri lanetleyecek ve bir nebze de olsa seslerini duyurabileceklerdi. Ama buna bile tahammül edemedi katillerin çocukları. Anmaya gelenlerin etrafı eli sopalı, tekbir getiren ve Bozkurt işaretleriyle yürüyen faşistlerce kesildi. "Burası Maraş burdan çıkış yok" diyorlardı. Oradan çıkış olmadığını, yüzlerce insanın onların elleriyle parçalandığını biliyorduk elbette. Arkaları hala kuvvetliydi, hala birilerini öldürseler ceza almayacaklarını biliyorlardı. 32 yıl önce onların yerinde sokakta olan Ökkeş abileri bu kez balkondaydı. Ordusunu yöneten bir komutan edasıyla olan biteni izliyor, belki de içten içe kızıyordu yavrucaklarına kimseyi öldürmeyi başaramadıkları için. Bu sefer katletmeyi başaramamışlardı ama iyi bir ders vermişlerdi kızılbaşlara, solculara; Orası Maraş'tı, oradan hala çıkış yoktu...

İşte 2010 Türkiye'sinden demokrasi manzaraları. Elinde yumurta olan, bayrak sopası olan üniversitelilerin yerlerde sürüklendiği, coplar altında inlediği; kalaslarla, çivili sopalarla katliam yapmaya gelenlerin emniyet müdürleri tarafından sakinleştirildiği demokrasinin manzaraları. Hala sokak ortasında gazetecilerin, insanların rahatça öldürülebildiği, öldükten sonra da katiller tarafından suçlu ilan edildiği demokrasinin manzaraları.
Bakın şimdi bu tabloya, bakın ve bana bu ülkede can güvenliğimiz olduğunu, rahatça ve özgürce yaşayabileceğimizi, memlekete demokrasinin geldiğini anlatın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder