6 Aralık 2010 Pazartesi

Doğmamış bebeği öldürmek


Bir yanda artık ülkenin ve üniversitelerin demokratikleştiğini iddia eden, AKP ve kuyrukçuları öte yanda onyıllardır kan kusturdukları Kürtlere, sosyalistlere, muhaliflere artık kendilerinin değil AKP ve yandaşlarının eziyet etmesini içlerine sindiremeyenler var. YÖK halen var, yine devrimci öğrencilere düşman, HSYK yine var, yargı yine muhaliflere kan kusturuyor, yine Kürt çocukları öldürülüyor, yine sosyalistler cezaevine atılıyor, yine öğrencilere ceza, soruşturma yağıyor. Kavga celladın kim olacağı kısaca.

Bu sene ise ayrı bir sertlikle başladı, üniversitelerden saldırı, soruşturma, ceza haberi gelmeyen gün geçmedi. Daha nereye kadar gidilebileceğini düşünürken, 2 gün önce şimdilik zirve geldi. Başbakan, İstanbul Valisi vs. demokrasi geldi diye konuşurken, dışarıda 4-5 farklı yerde sadece protesto haklarını kullanan sosyalistlere polisler biber gazları ve joplarla saldırıyordu. Polisler özellikle kasıklara tekme atıyordu.

Yere düşmüş bir kadın öğrenci hamileyim demesine rağmen özellikle tekmelerin hedefi oldu.


Bu vahşete karşı söylenenler, yazılanlar ise herkesin tıynetini ortaya koyuyor, iyi olmuş diyen faşist köpeklerle, çocuk gayrimeşru diyen yobazları zaten biliyorduk. Öğrencileri suçlayan AKP'yi de tanıyoruz, başörtüsünü serbest bıraktı diye dönek yalakalardan alkış alan Rektörleri de, Manisalı Çocuklar davasında Manisa Emniyet Müdürü olan İstanbul Eminyet müdürünü de. Ama kendilerini düşman gösterip her ne hikmetse tonla ortak özelliği olan iki farklı gruptan ise özde benzer ses geldi.

Birinci grup iktidar ellerindeyken şimdiki iktidardan farklı davranmayanlar, YÖK ellerindeyken kaç arkadaşımızın okuldan atıldığını, uğradığımız vahşi saldırıların hiçbirini unutmuyoruz, sizi affetmiyoruz.

İkinci grup ise kendilerinin özgürlükçü olduğuna iddia eden, ama ne hikmetse TSK dışında hiçbir hukuksuzluğa sesini çıkarmayanlar, bugün bunların en omurgasızlarından birisi "aklı sıra" şimdiki durumun iyi olduğunu göstermek için Mehmet Ağar dönemini hatırlattı. Kimse yokmuş sokaklarda dediğine göre, biz o dönemi hatırlıyoruz, arkadaşlarımız gözaltında kaybedilirken, her eyleme gittiğimizde işkence görmeyi gözönüne alıp gidiyorken, bunun gibiler korkudan yatağın altına saklanıyordu. Şimdiki gibi klavye delikanlılığı yapamıyordu internet olmadığından dolayı.

Tarih böyledir, zalimler de olacak, zalimlerin yalakaları da, ve elbette zulme direnenler de olacak. Bir müddet sonra bunun gibiler ya yeni iktidarlara yalakalık yapacak, ya da yine yatağının altına saklanacak. Sosyalistler ise hep olduğu gibi zulmün karşısında olacak.











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder