23 Haziran 2010 Çarşamba

Bu mudur çözümünüz???

 Türkiye'nin doğu ve güneydoğusunda yıllardan beri devam eden savaş son bir aydır şiddetini artırdı. Üstelik artık "En büyük asker" yalanlarıyla savaşa gönderilen çocuklar ölürken, rahat evlerinde huzurla da oturamıyor iki yüzlüler. Şehirler de savaş alanı haline geldi ve bombalar metropollerde de patlıyor.
Yoksullar birbirini öldürürken, gencecik çocuklar "düşman" dediklerini 20 yaşında toprağın altına gönderme emirleri alırken, bu kanı durdurmakla sorumlu olanlar savaşı körüklemekten başka bir şey yapmıyor. Asmak, OHAL, tedbir gibi kelimeler sivil hayatta da baskıların artacağına, olası kimlik çatışmalarının körükleneceğine işaret ediyor. İki gün önce bir kadının kocasını terkedip başka birine kaçması olayının bile PKK karşıtı gösteriye dönüşmesi ve ilçedeki Kürtlerin linç edilmeye çalışılması toplumun faşistlerce nasıl kışkırtıldığını kanıtlıyor.
Bu duruma önlem almasını beklediğimiz, savaşı durduracak inisiyatifi üstlenmesi gereken hükümetin ilk tedbiri ise akıllara durgunluk veriyor; Mahalle muhtarlarını ajanlaştırmak. Ankara'da emniyet müdürlüğüne çağırılan mahalle muhtarlarından, mahalledeki herkes hakkında istihbarat toplamaları ve bu bilgileri polislerle paylaşmaları istendi. Yani bize hizmet etmekle görevli olan muhtarlar artık bir ajan gibi bizi izleyecek, en ufak bir şüphede polise ismimizi verecek ve "terörist" listeleri oluşturacak..Hükümetin çözümden anladığı, savaşı durduracak yöntemi bu işte. Yıllarını "Komünist" listeleri hazırlamakla, listedeki isimleri sokaklarda vurmakla geçiren bu kafalardan başka da bir çözüm beklenemez zaten. Bu savaşı egemenlerin durdurmayacağı, varlık nedenlerini ortadan kaldırmamak- her daim ellerini güçlü tutmak için düşük yoğunluklu bir savaşı isteyecekleri ortaya çıkıyor. Ortaya çıkan bir başka gerçek de; bu savaşı ancak işçi sınıfının, kan dökmeyi ve savaşı reddeden kitlelerin durdurabileceği. Operasyonlar durdurulsun, silahlar sussun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder